Bilmem Kaçıncı Gün


Merhaba,
Ne tuhaf geldi uzun zaman sonra merhaba demek. Oysa ki her şey bir merhabayla ve tokalaşmayla başlardı... Acaba yeni düzende, yeni hayatta bu alışılagelmiş tavırların dışına çıkılabilecek mi? Yoksa bu günler geçtiğinde, geçmiş zaman diyerek aynıya mı döneceğiz. Alıştığımız hayata... Bilmiyorum ama bu süreç çok şey değiştirdi ve değiştirecek. Gerçi bende olan değişiklikleri sadece sürece bağlamak saçma olur. Zira şu zor günlerde sevdiğine, sevgilisine daha çok ihtiyaç duyarken insanlar benim öylece, sessiz sedasız, hiçbir açıklama yapılmadan, bir mesaja bile layık görülmeden, karşımdakinin karaktersizliğine yakışır biçimde benden ayrılmasının (artık öyle olduğunu sanıyorum) bu geçirdiğimiz günlerle hiç ilgisi yok. Zaten bencil olan biriyle yaşanan ama işte lanet kör gözlü aşık benin fark edemediği, sonunda da bir yerlerimde patlayan ilişki. Ne çıkabiliyorum, ne dolaşabiliyorum, ne arkadaşlarımla buluşup kahve içebiliyorum, ne tatile gidebiliyorum... İnsanların fırsata çevirdikleri ve sevgilileriyle film günleri yaparak,beraber ekmek pişirerek geçirdikleri bu günleri ben öyle ne oldu ki, niye ki diye sorgular biçimde geçiriyorum. Sanırım ikinci aşamaya geçtim. sorgulamayı bıraktım zaman zaman öfke nöbetleri ve ağlamalı evredeyim. sayıyorum,sövüyorum "bir kadına yakışmayacak(!)" laflar ediyorum, yazılar paylaşıyorum. Neden? Çünkü hazmedemiyorum. Dile kolay boşa geçen 31 ay... Onun istekleri, onun arkadaşları, onun sevdikleri, onun evi, onun mekanları ve onun ayırdığı zamanla geçenle 31 ay... Değdi mi? Ben her sevdiğim şeyi neredeyse tek başıma yaparken, onun her sevdiği şeyde yanında olmama değdi mi? Olsundu... Çok çalışıyordu.. Sonuçta beni gerçekten seviyordu... Kendime kocaman bir NAH  yapmak istiyorum. Çekinmeyin siz de yapabilir hatta parmakla göstererek gülebilirsiniz. Çünkü gerçekten bu ilişkinin enayisi, safı benmişim. Bir de cin geçinirim peh! Adam etinden sütünden yararlanacak birini aramış. Biraz da güzelim ayıptır söylemesi. Ohhh değmesinler keyfine. Süslen püslen gez yanında. Egosuna ego kat. Bu arada yanlış da anlaşılmasın, hesabımız kitabımız da ayrıdır. Hep alman hesabıdır. Öyle yedi, içti, gezdi de yok yani... Gerçi öylesi makbul oluyor herhalde. Sana yatırım yapmazsa, para harcamazsa çok da kolay çekip gidiyor bu zihniyetteki erkekler. Masrafsız kredi gibiyim. Üstüne kullandığı kar yanına. Böylesi çeksin gitsin de zaten..  Neyse bu böyle olmayacak ben size biraz başından anlatayım. 

Yıl 2017 aylardan Temmuz... Çok sevdiğim küçüklük arkadaşım var adı D. O gün onlara gidip hem kedisinin doğum gününü kutlayacağız hem de o bahaneyle beni çok sevdiği arkadaşı Y ile tanıştıracak. Öncesinde sevgilim olup olmadığı konusunda ağzımı aramış ve telefonundan Y'nin fotoğraflarını göstermişti. Hiç tipim değildi. Hatta Allah affetsin bence kimsenin tipi değildi. Ama neyse sonuçta iç güzellik diye de bir şey vardı. Sanki bundan önce çok güzel çocuklarla çıkmıştım da ne olmuştu? Muradıma mı erebilmiştim... Beni çok beğenmiş,tanışmak için çok ısrar etmişti. Ee bahane de hazırdı. Kedinin doğum günü... Yani ben zaten hali hazırda hayvanlara yardımı kendime görev edinmiş, evinden sokak kedisi eksik olmayan biri olarak o gün tam da olmam gereken yerdeydim. Tanıştık. Sevmedim. Muhabbet etmedi mi yoksa kasılıp edemedi mi bilmiyorum ama daha adımı bile söyleyemiyordu (bu kısım asla değişmedi ama ben onun kendince adımı söylemesini severdim).  Tabi ki ayıp etmek hiç huyum değildir. O gün de etmedim. Oflayıp puflamadan oturup, sabahın 6' sında da  evdeki hayvanlarıma bakmam gerektiğini söyleyerek kaçtım. O zamanlar İstanbul'un güzel bir semtinde ailemle yaşıyordum. O da yaşadığım semte taşınmıştı. Sürekli yazıyor, buluşmak istiyordu. Bir gün kadıköy'de benim çapa dediğim ama çapayla hiç alakası olmayan bir yerde buluştuk. Tek değildim. O her ne kadar bir "date" gibi düşünmüş olsa da arkadaşım W da benimleydi. Tek kalmak istemiyordum. Bir bara oturduk. Biraz sıkıcı falan ama oturuyorduk. Sonrasında W ve Y atışmaya başladı. Zavallı Y epey bozulmuştu ama ben hala onun o şişik egosunun sorunlarıyla boğuştuğunu anlamamıştım. Ona hak vermiştim. Ayıp olmuştu biraz. Ama daha ayıp olmasın diye sıkıldım diyemedim ve sonunda W kalkmaya karar verdiğinde hemen ben de kalktım. Eve geçeceğimizi söyleyip Y yi taksiye bindirdik ve gittiğinden emin olduktan sonra biz takılmaya devam ettik. Çok kötü bir geceydi. Bir daha da görüşmeyecektim. Çünkü gerçekten muhabbet edemiyorduk. Epey bir süre de görüşmedik. Tatile gittim, sürekli bahaneler buldum, yorgundum, evde olmama rağmen işim vardı, hastaydım vs. Aslında sorun sadece çocuk da değildi. Benim hayallerim vardı. Sahil tarafındaki evimize yerleşip, işimi kurup, misler gibi para kazanacaktım. O yüzden hayatıma kimseyi almak istemiyordum. Aklım orada, kalbim burada kalsın istemiyordum. Ama öyle olmadı.. Arkadaşım D. sürekli bak Y çok iyi çocuk, çok kıymet bilir, çok sever, çok eğlenceli, seni el üstünde tutar, onun için hayal gibisin derdi. Bir şans ver bak seversin derdi. 
Ailesi... Evet hani o çok önemli olan aile uyumu var ya, ah o yaktı beni. Çünkü ailesi benim aileme o kadar uyumluydu ki. Görüşleri olsun, memleketleri olsun, işleri olsun, mezhepleri bile aynıydı... hemşehrim bile olmuştu, topraaaam... 

Aileler de uyumluydu, eğitimlerimiz iyiydi, yaşlarımız yakındı, arkadaşlarımız ortaktı. Aslında daha ne ister ki bir insan bir de sevgi oldu mu ohh! Kader gibi, alın yazısı gibi, sanki senin için yaratılmış bir simülasyon gibi... Ama işte insanoğlu nankör, aç gözlü, sevgiyi, o çok istediğin aşkı elde ettiğinde onure etmek yerine sadece tüketir, bitirir, öldürür.. 

Onun ev tutma bahanesine bir kaç kez evlerimize yakın yerlerde buluştuk, oturduk, konuştuk. O kadar çok kendinden bahsediyordu ki, küçükken yapmak istediklerinden, olmak istediklerinden, o çok istediği ve sonrasında vazgeçeceği işinden, böyle bir sürü şeyden.. Ama hala çok da emin değildim samimiyetinden. Ona şans vermeye karar verdiğim güne gelelim yoksa bu iki buçuk sene bitmeyecek.. Benim çok yakın bir arkadaşım hatta kardeşim var, E. sonrasında Y onunla pek kendini yakın bulmasa da aslına benim fikrimi değiştiren E. olmuştu. Ailem tatildeydi. E ile birlikte akşam eve geldiğimizde evin içi buhardan görünmüyordu. Şofben patlamıştı, suyu kestik ortalığı temizledik derken bu bahaneyle kahve içmeye Y nin oraya mı gitsek dedik. Hem E. de onu görmüş olur ve fikrini söylerdi. Haberleştik yanına gittik. Kahve yapmıştı. Üstünde superman tişörtü altında şortu vardı. Saçları  dağınıktı. O kasıntı garip saçlı çocuktan eser yoktu. Onu en içten bulduğum yer orasıydı. kahvemizi içip çıktığımızda E "bence olur, çok sevimli" demişti. Onun fikri benim için önemliydi. Tamam dedim deneyeceğim. Ne kaybederim ki aşktan güzel ne var ki hayatta? İşte o gün  kendim kaşınmıştım. Şuan bunları yazdığım halimi kendim aslında o gün yaratmıştım.Ama hiç bir şeyin, bana kurulmuş dolandırıcılık oyununun farkında bile değildim. Artık kandırılmıştım, keşke o güne geri dönebilseydim...

devamı yarın...



Yorumlar

  1. Yanıtlar
    1. Yazı tarzı kötüyse fikirleriniz ile geliştirilir, yaşananlar kötü ise o da hayat.

      Sil
    2. Olaylar kötü olmuş elbette. Ben ne anladın?

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar