BİLMEM KAÇINCI GÜN-5


Yeni yıla biriyle birlikte girmemek o yılı birlikte geçirmeyeceğin ya da beraber ve mutlu girmek, tüm yıl mutlu ve beraber olacağın anlamına gelmiyormuş bunu öğrenmiş olduk... Evet yılbaşını ailem ve arkadaşım E. ile birlikte geçirdim.  Y de son 3 senedir geçirdiği şekilde abisi ve ortak arkadaşlarımız D. ve eşi Ö ile geçirdi. Onların eğlencelerini bilemiyorum ama o gün aklına bile gelmediğimi hatta aklına gelmemem için tembihlendiğini biliyorum. Benim yılbaşı gecem ise gerçekten çok güzel geçmişti. Ailemle geçirdiğim en eğlenceli günlerden biriydi. Ama aklımın bir köşesinde Y vardı.
Garip bir ayrılık süreci geçirdik. Bu süreçte abisinden tut da elti adayım dahil olmak üzere, tabii ki yakın arkadaşlarım E. ve D. sürekli benimle iletişim halindeydi. Doğum günüm yaklaşmıştı. Arayacağına çok çok emindim. Hala içimde ona karşı büyük bir sevgi vardı ve onun da bu sevgiye sahip olduğunu düşünüyordum. Sadece aramak için bahanesi yoktu. O bahane de benim doğum günümdü.. Arayacaktı..
Normalde benim için 30. yaş günü önemliydi, O da bunu biliyordu. 30 lu yaşlara ilk adım.. Heyecan verici.. Yeni bir on yılın başlangıcı.. Ama o kadar hevesim kalmamıştı, o kadar isteğim yoktu ki kutlamaya.. Kutlamayacaktım. Evimde oturup ailemle geçirecektim yeni yaşımın ilk gününü. Tabi ki canım arkadaşlarım sayesinde öyle olmadı. Doğum günümü evde geçirdim evet ama sonraki gün kardeşim ve arkadaşım E. tutturdu hadi gidelim Kadıköy'e, gezeriz, kahve içeriz,değişiklik olur. O kadar gidesim yoktu ki. Ocak ayı, hava soğuk, keyfim yok. Neyse bir güzel de giyindik ve çıktık. Gerçekten Starbucks'ta kahve içtik önce (ki o vakitlerde Y. ortak arkadaşlarımız D ve eşi ile hemen üst katımızda oturuyormuş,tuhaftır karşılaşmadık),sonra pizza yedik sonrasında da bir bara geçtik. Ve herkes ordaydı. Tüm sevdiğim insanlar, hep yanımda olanlar.. Hatta o çok istediğim ışıklı balon:) Herhalde Y'nin burada olduğunu düşünmediniz. O gün onun da arkadaşlarıyla içme planı varmış, Kadıköy'e gelmişken D ve Ö ile buluşmuş. Sonra onlar ayrılıp benim doğum günüme gelmiş, Y de planladığı yemeğe gitmiş. Neyse yedik, içtik, eğlendik. Herkes gitti en son ben,kardeşim, E ve W kaldı. daha da içtik. Gözüm hep telefondaydı, kapıdaydı. Bir saatten sonra vazgeçtim, aramayacaktı... Telefonu koydum ve içmeye devam ettim. Gece mesaj gelmiş Y'den , neredesiniz diye. Kendi eğlencesinin bitmesini beklemiş belli, dönüşte de uğrayacaktı herhalde. Ama gördüğümde geç olmuştu. Yer adı söyledim. Bekledim. Gelmedi. Eve geçip uyumuş. Öyle beklentiler içerisinde geçen günün sonunda (ya da gecenin bir yarısında mı demeliydim), taksiye binip 4 kız eve geçtik. İndiğimizde W ile "Zalimm oyun bozaannn" diye bağırarak şarkı söylüyorduk. Sonra aklımıza birden çok parlak(!) fikir geldi. Y'nin evi hemen şuradaydı. Neden gidip orada bu şarkıyı söylemiyorduk?  (Saat gece 3 küsür) İşte o anda alkolün zararları diye kamu spotu olabilecek haldeydik ve iyi ki alkol almayan iki kendini bilen yanımızdaydı.. Tabi ki bizi ikna edip eve çıkardılar ve mutlu son, mis gibi sızmışızz:) 

Doğum günümde bu şekilde son bulmuştu. O sıralarda bacağımdaki garip bir rahatsızlık nedeniyle hastane hastane gezer olmuştum. O günlerden birinde Y'nin abisinin işyerine çok yakın bir hastaneye de gitmem gerekiyordu ve hazır gitmişken neden bir kahve içmeyelim diye düşündüm. Abisi C'yi aradım, hastane çıkışı buluşmaya karar verdik. C "Aslında Y'nin beni sevdiğini ama ne yapmak istediğini bilmediğini, dolayısıyla da bu sorunlar içerisinde boğulurken bir ilişkiyi sağlıklı yürütemediğini "söyledi. Hatta "kendisinin de zamanında böyle olduğunu, 28 yaşının bir bocalama dönemi olduğunu, sabır ile herşeyin yoluna girebileceğini" söyledi. Bir de tavsiye ekledi; "her şeyimizi D ve Ö ile paylaşmanın çok da doğru olmadığını, çünkü Y' nin kulağına gidenlerin ya da bana anlatılanların kafamızı daha çok karıştırdığını ve kaos yarattığını" söyledi.  Tabi ki D'ye bişeyler anlatmaktan vazgeçmedim. Sadece onlara bu konuya ilişkin hiçbir şey söylemedim. Çünkü aslında sorun D. ya da başka birine söylediklerim değil, sorun Y'nin kendisiydi. Hala kendini bulamamış, tanımamış olmasıydı. Ne yapmak istediğini ya da yapmak istediklerinin sonucunun neler olabileceğini bilmiyordu. Tabi ben de seven bir kişi olarak bu durumu anlayışla karşılayacak ömrümden bir yılın daha boşa harcanmasına müsaade edecektim. Ve o ayrılık günü geldiğinde(ki bu son bir ayı kapsıyor,yani korona süreci olmasına ve tek yaşadığımı hatta tek de bırakıldığımı bilmelerine rağmen) bu konuşmaları yapan abisi de elti adayı da değil yanımda olmak, bir nasılsın bile demeyeceklerdi. 

Bu arada Y evinden taşınmış, aşık olduğunu düşündüğüm, aralarında tuhaf bir bağ olan arkadaşı Ğ ile eve çıkmıştı. Hem masrafını kısmaktı amacı hem de yeni kuracağı iş için birlikte hareket edeceği Ğ ile çalışabilmekti. Caanım Kozyatağı'mız yoktu artık, tarih olmuştu. Bu dönemde değişik bahanelerle bir iki iletişim kurduk. Yok internet taahhütü, yok anahtar değişimi vs. Görmek ya da konuşmak heyecan veriyordu. Günüm daha güzel geçiyordu. Şubat ayı olmuş ve biz o gün buluşup konuşmaya karar vermiştik. Nasıl kötü bir son olacağını o gün köpeğimizin vefat etmiş olmasından anlamalıydım. Bu belki de bir mesajdı. Gitme...  Ama tabi ki gittim, oturduk, konuştuk. O kadar duymak istediklerimi söyledi ki bana. Ben yazsam, kurgulasam, bunları söylese inanırım desem ancak o kadar olabilirdi. Hani her kabus rüya gibi başlar ya... İşte tam olarak olan buydu. Rüya gibiydi herşey. O gün dünyanın en mutlu insanıydım. Sevdiğime kavuşmuştum, sorunlarımızı aşmıştık, beni öylesine bırakıp gitmeyecekti. Gelecek planları benimle ve en önemlisi de kedilerimleydi. Bensiz herşeyin eksik olacağını söylemişti. Daha güzel bir cümle olabilir miydi?! O ben ve kedilerimiz, o baştaki mutlu aile tablom vardı ya... Geri gelmişti.. :Hem de en güzel, en içten haliyle...
Mutlu olmayı hak etmiştim oysa ki... Gerçekten...

Devamı Yakında...

Yorumlar

Popüler Yayınlar