BİLMEM KAÇINCI GÜN-4
İnanamadım. Hala inanamıyorum...
Sadece Y değil ki konu, şuanda hayatımda olan(!) onun sayesinde tanıdığım çoğu kişiye inanamıyorum. Onlar kim sahiden? Kimsiniz siz? Neden hayatımda bir yerlerdesiniz? Hatta tam olarak hayatımın neresindesiniz? Dost musunuz düşman mı? Yaptıklarımı merak ettiğiniz için mi bakıyorsunuz paylaştıklarıma, yoksa sadece dedikodu olsun diye mi? Düştüğümü mü göreceksiniz? Napacaksınız? Gidip birilerine mi yetiştireceksiniz? Yok eğer öyleyse daha çok beklersiniz. Çünkü ayağıma takılıp beni düşürecek taş ortadan kalktı. Artık düşmemi beklemeyin. Ve gerçekten kötü niyet besliyorsanız, benimle "ben olduğum için" değil başka nedenlerle bir şekilde arkadaşlık ediyorsanız, etmeyin. Benim gerçek arkadaşlarım var her gün konuştuğum, beni saran sarmalayan. Destek olan, elimden tutan. Çok güldüğüm, çok eğlendiğim ve çok rahat ağlayabildiğim... Beni yargılamayan, yadırgamayan... Demem o ki, salın beni.. Gerçekten. Tamam anladım, hiç arkadaş olmamışız, ondan bu abartılı tepkileriniz. Kimse kimseyi zorla tutmuyor, ortak paylaşım yapar ve herkesten bağımsız arkadaş olur, bunu başaramıyorsan ve bu sana garip geliyorsa arkadaşın kim ise onu takip edersin,paylaşımlarından rahatsız olduğun kişiyi değil.. Bana zamanında emeğim geçmiş, açıklarını kapattığım ama şimdilerde malzeme arayan iki yüzlüler değil, hep olan ve olacak dostlarım lazım.
Bak ne güzel demişler ; "Gerçek dost yanlış yaptığında seni uyaran, sonrasında ise koruyan kişidir. Yaptığın yanlışı herkese duyuran değil"
Yine herkesi birbirine düşürebileceğim ve kimsenin birbirinin yüzüne bakamayacağı sırları deşifre etmeden hanımefendiliğimi, sabır ve sükunetimi koruyorum. Unutmayın ki bana hiçbir şey olmaz..
Karantina günlerinin en güzel yanı bu tarz insanlarla uğraşmamak ve şeytani düşüncelerden arınmak adına yeni bir şeyler yapabileceğimiz bolca vaktimizin olması sanırım. Spora ve meditasyona tekrar başladım ve inanılmaz bir hızda kaslarım oturmaya başladı bile. Ama benim için daha da önemlisi, işaret dili öğrenmeye başladım. Yapabildikçe insanı mutlu ediyor, o kadar güzel ki! Evet biraz fazla çalışmak gerek ama aslında günlük hareketlerimizin çoğunda kullandığımız işaretlerin dile dönüştürülmüş hali gibi. Eğer siz de benim gibi günlük hayatınızda jest ve mimiklerinizi fazlaca kullanıyorsanız çabuk kaparsınız. Hem gerçekten en azından temel işaretlerin öğrenilmesi herkese fayda sağlayacaktır. Mutlu olacağınıza emin olabilirsiniz.
Tatillere, partilere, kutlamalara katılıp hediyeler aldığım, hatta çoğunun ailesini bile tanıdığım arkadaş yerine koyduklarıma yaptığım "GÖNDERME" (malum o kişilerin gözünde ne yapsak gönderme oluyor) bittiğine göre, Y ile süregelmeyen ilişkimize dönebiliriz.
Hala 2018 yılındayız. Haziran ayı sonunda beni hem fiziken hem de manen derinden etkileyen, bir iki arkadaşım dışında da kimsenin özellikle de Y'nin umurunda olmayan (hatta o sırada Almanya'daydı), kötü bir deneyim yaşadım. Yani o sıra umurunda sanıyordum, yine inanmıştım bana kıyamadığına, üzüldüğüne ve yanımda olacağına, yine.. Herkes de öyle söylemişti çünkü, çok üzülmüştü O da.. Peki ne oldu? Sonuç? Kim var şuan yanımda? Bir hoşçakal demeyi bile layık bulmadığı bana oldu olan, herkesin yaşanmamış gibi davrandığı bir duruma dönüştü bile. En acısı üstelik bu son da değildi. Dolayısıyla epey gergin bir yaz ayı yaşadım. Tabi ki yine tek başımaydım.
Ailesiyle tanışmam da bu sene ramazan bayramı zamanıydı. Kahvaltıya gitmiştik, kahvaltı sonrası biz Y ile galata kulesinin oraya gidip dönüşte de fırtınaya yakalanmıştık. Babası meslektaşımdı,bence beni çok sevmişti, hatta hala da sevdiğine eminim. Annesi de çok tatlı, konuşkan ve hanımefendi bir kadındı. Zaten abisi ve elti adayım eşi ile daha öncesinde tanışmıştık. Elti adayım değişik biriydi, soğuk mu, samimi mi, rol mü yapıyor, kıskanıyor mu? Anlamak çok güçtü. Ama onunla da iyi anlaşmıştık, en azından bence öyleydi. Abisi de bence beni sevmişti, zaten benim kimseye bir zararım ya da terbiyesizliğim olmazdı ki. (bana terbiyesizlik yapılmadığı sürece elbette.) Ne isem O idim. Sonuç olarak ailesini sevmiştim. Öyle ki yaz tatilinde Y oradayken onların yazlığına gittim. Yaklaşık bir hafta tatil yaptık. Sorunsuz, sıkıntısız, güzel bir tatil... Yaz bittiğinde onun oturduğu siteye neredeyse her gün geliyordum, yemek yapıyor (et soteler havada uçuşurdu heyt be!), onu bekliyor, kedimiz ile ilgileniyor, temizlik yapıyordum. O geldiğinde yemek yer, genelde film ya da dizi izler, maske yapar, kahve içmeye çıkar, hatta bazen havuza giderdik. Ben kendi işlerimi yapmaya karar verdiğimden öyle 8-5 iş söz konusu değildi. O yüzden elimden geldiğince ona yardımcı olmak ve günün yorgunluğunu ondan almak istiyordum. Dinlenmesine fırsat olsun ki beraber kaliteli vakit geçirebilelim diye düşünüyordum.
Sonunda ne mi oldu?
Ben o sene bir çok kedi kaybettim. Hepsi elimde ve iki hafta içerisinde öldü. Hastalıklarla başa çıkamadılar. Her gün parka gidip bir kedi gömer olmuştum. Sağlıklı kalanları sahiplendirdim. Tam psikolojim düzeliyordu ki 18 senelik kedimi kaybettim. Kedimi veterinere bıraktım, durumu kötüydü. Y'nin yanına kahvaltı yapmaya simitçiye gittim içim huzursuzlandı. Acelece bir şeyler atıştırıp tekrar taksiye bindim, yoldayken kaybettiğimizi öğrendim. Y neden gelmemişti yanımda hiçbir fikrim yok. Ailem yanımda değildi, en yakın arkadaşım E benimle kalıyordu o sıralar. Veterinere vardığımda ne yapacağımı bilemedim. En yakın arkadaşlarım E ve D'yi aradım. Sağolsunlar en kısa vakitte yanıma geldiler. Onlar geldiğinde Y yanıma gelmişti bile. Onunla kedimi alıp eve götürdük, sardık, sarmaladık. Sonra hep birlikte hava almaya dışarı çıktık. E hep yanımdaydı. O günün ertesi günü ya da iki gün sonrası maç vardı, Y nin evinde abisi, elti adayım, D ve eşi toplanılacaktı. Biz kızlarla dışarı çıkarız diye konuşmuştuk. E de benimleydi çünkü evde tek kalmasını istemiyordum ve kedimin kaybını daha kabullenememiştim. Yanımda olması bana da destek oluyor ve güç veriyordu. Biz aynı konuşulan gibi kızlarla kahve içmeye çıktık, zaten erkeklerle ya da maçla bir ilgimiz yoktu. Sonrasında bana değişiklik olması için D bizleri onların evine çağırdı. Bizleri diyorum çünkü E'yi de çağırdı. zaten bana değişiklik olsun ve moral olsun diye çağırıyorsa E'yi çağırmaması olmazdı. Neyse.. Gittik, yedik, içtik, sağolsunlar bana gerçekten moral olmuştu. Taa ki halden anlamayan, egoist, düşüncesiz Y'nin bana tuhaf davranmaya başlamasına kadar. Ne oldu diye sorduğumda aldığım cevap " E'yi ne çok gördüm, bir paylaşımımız yok, çok takıldık" oldu. Buna canı sıkılmış paşanın. Ulan kedim öldü ya kedim! Çok normal değil mi en yakın arkadaşımın benimle olması. Asıl olmasa tuhaf olmaz mıydı? Ama onu da anlıyorum çünkü kendi arkadaşları öyle değilmiş. Onların bazıları yüzünüze olduğundan farklı davranan, yeri geldi mi "ilk ben tanışacağım seninle" diye samimi olmayan yakınlıklar kuran, başı sıkıştığında işini çözmeye dil döktüğüm ama nankörlükte zirve yapmış, fırsatını bulduğunda kuyunuzu kazan, üstelik bunu da yakın arkadaşı dediği kişiye can acıtır şekilde sunan insanlardan oluştuğu için normal yani. Nereden mi anladım? Sayfanın en üstüne çıkar ve sitemime bakarsanız bağlantı kurarsınız. Öyle işte paşanın hoşuna gitmedi arkadaşımın bana arkadaşlık etmesi. Dolayısıyla onunla da bir kaç gün üst üste denk gelen görüşmeler. Yani insan olan der ki ne güzel, benim olmadığım zamanda sevgilimin yanında E var, tek kalmaz, canı sıkılmaz, aklım kalmaz, ona iyi gelir, sağolsun... Yanılıyor muyum? Ben mi fazla insanım? Hani beni çok sevip kıyamayan çocuk vardı ya ondan bahsediyoruz hala.
Bununla da bitmedi tabi ki.. Aaa biter mi aşk olsun. O böyle peş peşe vurmayı sever, hayatın bir gün ona vuracağı gibi. bam bam bam! Aradan bir iki gün geçti geçmedi, dedi ki bana "Sen bana bu kediyi zorla verdin. Duygu sömürüsü yaptın. Kedin kaçıyor diye ağladın. Şimdi kedin yok artık alabilirsin. Ben yapamıyorum T ile. Gerçekten yapamıyorum, istemiyorum." Evet doğru okudunuz. O mutlu aile tablom vardı ya "sevdiğim bey,kedimiz ve ben" hepsi yıkıldı. Peşpeşe hepsi yıkılıyordu. Kedimi aldım. Evime getirdim. O sırada evimizde çok sayıda kedi vardı. Psikolojisi bozuldu, torul torul torlayan kedi torlamaz oldu, zaten uzun hastalık süreci atlatmıştı. O sebeple boynu yamuk kalmıştı. Beni çok korkutuyordu hastalığı tekrarlayacak diye içim gidiyordu. Allah kahretsin ama Y'yi çok seviyordu, ona resmen aşıktı. Ve ona aşık tüm kadınları terkettiği gibi T'yi de terk etmiş, O da bu durumdan nasibini almıştı. Ama keşke anlasaydı, anlatabilseydim ona; O'nun sevmeyi beceremediğini, bilmediği, anlamadığını, KIYMET BİLMEDİĞİNİ.. Keşke anlatabilseydim sana kedicik... Sevme diyebilseydim. Ama ben kendime bile diyemezken bunu sana nasıl derdim. Burnu da kanamaya başlamıştı kediciğin. Asla dokundurtmuyordu kendine. Fiziken kendini toparlaması bir buçuk ay sürdü, ruhen hala toparlamaya uğraşıyor (bir gün mutlu yuvamın mutlu kedisi olacak T gene ve onu çok seven bir babası olacak).. Bunlar olurken 17 Aralık 2018 biz ayrıldık Y ile. Şaşırdınız mı? Sanmam. Artık bencil tavırları ve yüzüstü bırakmalarına bir son vermem gerekiyordu. 2019 yılına ayrı girdik. Bakalım yeni yıla birlikte girmeyince nasıl geçiyordu yıl?
Devamı yakında...
Yorumlar
Yorum Gönder